27 Aralık 2013 Cuma

Ayaz Bebeğe

Dün gece uyuyamadım. Konya'da kırk günlük Ayaz bebek yokluk ve sefaletin kollarında can vermişti. Bana insanlığımı sorgulatan ve yargılatan Ayaz bebek için...

Önce burnum üşüdü anne,
Senin kokunu alamadım.
Ellerim titriyordu,
Bir türlü avuçlarında ısıtamıyordun.
Biliyorum dayanmam için koymuştun adımı,
Ama ben soğuğa yenildim, üzgünüm anne.
Dün gece, dün gece çok üşüdüm anne,
En çok da yüreğim üşüdü.
Konya uyuyorken anne,
Naylon penceremizden dışarıyı gördüm,
İnsanlık buz kesmişti anne.
                                Canan Begendi
 

2 Aralık 2013 Pazartesi

Çocuk ile Martı

 
Martıları neden bu kadar çok seviyorsun çocuk?
Senin kadar yaramaz oldukları için mi?
Sana seni anlatıyorlar o halde.

Martıları neden bu kadar izliyorsun çocuk?
Hakkınca ekmek kavgası verdikleri için mi?
Sana beni anlatıyorlar desene.

Martıları neden bu kadar çok besliyorsun çocuk?
Paylaşmayı öğrendiğin için mi?
Sana paylaşmayanları anlatıyorlar herhalde.

Gel otur şuraya çocuk,
Demli çay mı?
Olmaz, daha neler?
O, büyüyünce, biraz daha bekle.
İşte sana simitten bir ay dede.
                                   Canan Begendi

1 Aralık 2013 Pazar

Etkinlik Zamanı 3

Evde hafta sonu etkinliklerine devam ediyoruz.
Çilli
Malzemeler:
2 adet temizlik eldiveni
Kalem
Kurdele
Küçük bir plastik halka
Bir parça boyun için karton  parçası
 
 
Yapılışı:
Temizlik eldivenlerini şişirip bağlıyoruz. Baş için kullanacağımız eldiveni gövdeye kullanacağımıza göre daha az şişiriyoruz. Eldivenleri şişirdikten sonra birbirine bağlıyoruz. Eldivenin baş parmak kısmını bırakıp diğer parmakları kurdeleyle bağlıyoruz.
 
 
 Baş parmağı gaga olarak boyuyoruz. Boynunu bir karton  parçasıyla çevirerek bağlantı yerini kapatmış oluyoruz. Bir kurdele de buraya bağlıyoruz. Gövdeye kanatlar çiziyoruz. Gözdedeki baş parmağı ve küçük parmağı ayak olarak boyuyoruz. Diğer üç parmağa plastik bir halka geçirerek kuyruk yapıyoruz. Bunları boyadıktan sonra Çilli'nin gözlerini ve çillerini yapıyoruz.
 
 
Ve yine istersek Çilli'nin masalını anlatmaya başlayabiliriz.
Bir varmış, bir yokmuş,
Uzak bir ormanın ortasında,
Bir ağacın kafasında,
Tüyleri sütten daha beyaz, gözleri kocaman fal taşı gibi olan bir kuş yaşarmış. Çillerinden dolayı ona tüm orman ahalisi Çilli diye seslenirmiş...
Masalımızın kurgusunu çocuğumuzla birlikte yaparak masalı onun anlatımından dinleyebiliriz.
                                                                                                            Sevuk BEGEN
Çocuklarınızla değerli zamanlar geçirmeniz dileğiyle...
 http://kumtanesiyiz.blogspot.com/
 

 

Etkinlik Zamanı 2

Kısa bir açık hava yürüyüşünden sonra kurabiye ve sıcak çikolatalarımızı alıyoruz. Etkinlik planımızı yapıp evde etkinliklerin ikincisine başlıyoruz...
 
Kartondan Gitar
Malzemeler:
Karton bir kutu kapağı
Kaplamak için kağıt veya PVC kaplama
Üç adet metal uçları olan saç lastiği
Şeffaf bant
Havlu kağıt ve tuvalet kağıdı rulosu
Makas
Yapılışı:
Karton kutu kapağını PVC kaplamayla kapladık. Ortasına bir daire çizerek makasla kestik. Saç lastiklerinin ucundaki çengel kısımları kartona batırarak gerdirip fotoğrafta gördüğünüz gibi sabitledik. Atma olmasın diye mutlaka şeffaf bantla bantlıyoruz ki gitarımızı çalarken lastikler atmasın. Daha sonra kağıt havlu ve tuvalet kağıdı rulosunu PVC kaplamayla kapladık. Havlu kağıt rulosunu yine şeffaf koli bandıyla kutu kapağına bantladık. Tuvalet kağıdı rulosundan rulonun çapı kadar bir daire çizerek kestik. Bunları bir birine ekleyerek yapıştırdık.

 
İşte gitarımız hazır. İstersek bir kağıt parçası keserek pena da yapabiliriz. Demir onun yerine yazmayan bir kalemin iç kısmını çıkardı. Gitarının tellerine dokunmaya başladı.
Erkin Koray'dan Arap Saçı'nı, Aşık Veysel'den Uzun İnce Bir Yoldayım şarkılarını söyledik.
Hafta sonu çocuklarla değerli zamanlar geçirmeniz dileğiyle...
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

30 Kasım 2013 Cumartesi

Etkinlik Zamanı 1

Havalar soğumaya başladı. Çocuklarımız oyun parklarında uzun süreli oynayamayacaklar artık. Yine gezmelerimizde kapalı mekanları daha çok tercih etmeye başlayacağız. Çocukların hafta sonu kısa süreli açık hava oyunlarından sonra televizyona esir olmamaları için Demir ile yaptığımız bir etkinliği paylaşmak istiyorum. Malzemeler evde kolayca temin edebileceğimiz malzemeler olacak. 4-6 yaş için uygun bir etkinlik. Etkinliğimizin adı Sevimli Korsanlar.

Malzemeler:
Mavi bir poşet
Dikdörtgen bir karton, yoksa eski bir dergi, kapağı
Kullanılmış kağıtlar, eski dergiler
Yapıştırıcı
Çöp şiş
İp
Makas
Hamur yapıştırıcı
Yapılışı:
Dikdörtgen şeklindeki eski dergi kapağımızı alıyoruz, altına ve üstüne yapıştırıcı sürüyoruz. Mavi bir çöp poşetini yan tarafından keserek açıp kartonumuzu poşetle kaplıyoruz. Yapıştırıcı sürülmüş kısımlarda poşeti büzdürerek deniz ve dalgaları yapıyoruz. Kağıttan katlamalarla gemileri yapıp dalgaların üzerine yapıştırıyoruz. Sevimli korsanları çizerek kesiyoruz. Beyaz veya renkli kağıtlarla yelken ve korsan bayraklarını yapıp çöp şişe geçiriyoruz. Yelken ipini çöp şişe bağladıktan sonra çöp şişi geminin ortasından geçirerek dalgaların içine gizlediğimiz hamur yapıştırıcıya batırıyoruz. Sevimli Korsanlarımız denizde pupa yelken gitmeye hazırlar. Tamamını çocuklarımızın yapacağı bir etkinlik. Gördüğünüz gibi tüm çizimler, kesimler Demir'e ait. Bende istediği zaman, ipi düğüm atmak gibi küçük yardımlarda bulundum.

 
Çalışma bittikten sonra çocuklar isterse bir öykü oluşturmaya başlanabilir.
Sevimli Korsanlar Sankor Adası'na gitmek için yola çıktıklarından buyana on gün geçmiş. Korsan Demi ve Korsan Emi birlikte çıkmışlar yola. İki ayrı gemiyle yolculuk ediyorlarmış. Yolda gemilerden biri batar veya arıza yaparsa diğeriyle yolculuğa devam ederiz diye düşünmüşler. Sankor Adası oldukça uzakmış...
                           Sevuk BEGEN
Çocuklarınızla değerli zamanlar geçirmeniz dileğiyle...

27 Kasım 2013 Çarşamba

İnsanın Dramı

Kanatırcasına ısırsan da dudağını,
Kırpmasan gözlerini düşmesin diye,
Birazdan bir damla süzülecek yanağından,
Hissedeceksin onun sıcaklığını,
Silme kalsın soğuyuncaya kadar seninle.

Sonra unutacaksın her şeyi,
Bir çocuk gibi sevindiğinde,
Belirecek yüzünde en içten gülümsemeler,
Gül gülebildiğince...

Bunları yaşıyorsan biteviye,
İnsansın hala sen de.
Yarınlara yürürken,
Tut elimi öyleyse...
                        Canan Begendi
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

23 Kasım 2013 Cumartesi

Yorgunluğa Barok Müzik...

Günümüz insanının sorunsalı haline geldi yorgunluk. Offf...Çok yoruldum. ağzımı açmaya halim yok. İşten gelip yemeği yiyen yığılıp kalıyor kanepeye artık. Trafik, uzun çalışma saatleri, büyükşehir hayatında iş, ev, okul ve gittiğiniz sosyal alanlarınızın farklı yerleşkelerde olması, çalışma hayatında stres, başarı kaygısı, ekonomik durumun devamlılığını sağlayabilme gibi ve daha buna benzer bir çok nedenle her fırsatta yorgunluktan dem vuruyoruz. İşte bu noktada çalışma molalarında, yoğun çalışma öncesi, yemekten sonra gibi size uygun saatlerde barok müzik dinleyerek uyanık rahatlama ve dinlenme yaşayabilirsiniz. Bilim insanlarına göre dakikada 60-70 vuruşlu bir barok müziği ritmi, dinlenen bir insanın kalbinin ritmine benzer. Dinlenen insanın nabzı, dakikada altmış- yetmiş atıştır. Belki de müziği kullanarak hem uyanıkken dinlenmiş oluruz, hem de beynimizi öğrenmeye hazırlamış oluruz. Bu tür müzikler uyanık bir bilinç durumundayken dinlenmeyi ve öğrenmeye faydalı bir durum olan değiştirilmiş bir bilinç haline yol açıyor. Öğrenmede sağ beynimizi kullanmamız içinde önemli bir hazırlayıcı oluyor. Hangi barok eserleri dinleyebiliriz:

Schubert'ten La majör Alabalık Piyano Beşli
Vivaldi'den Re majör Gitar Konçertosu
Vivaldi'den Re majör Flüt Konçertosu
Mozart'tan no.21'deki Piyano Konçertosu
Handel'den Si bemol Majör Harp Konçertosu

Sağ beyni öğrenmede kullanarak başarıyı arttırabiliriz. Geveze ve ezberci sol beynimize karşılık sağ beynimizi kullanarak öğrenmemizi farklılaştırabiliriz. Özellikle çok sık öğrenme ortamında bulunanlar, çalışmadan önce bu müzikleri en az yirmi dakika dinleyerek, çok parlak olmayan bir ortamda okumayı ve yazmayı sağlayacak bir aydınlıkta, rahat bir koltukta kaslarını esneterek oturabilirler. Dinlerken  enerji kaynaklarını, bir volkanı, yerden fışkıran bir yeraltı su kaynağını, bir şelaleyi düşünebilirsiniz. Dinlenmenin sonunda aynı ortamı kullanarak konsantrasyonunuzu bozmadan çalışmalarınıza başlayınız. Kullandığınız çalışma ortamında yapabiliyorsanız her gün bu müzikleri dinlerken kendinizi bir yağmur damlası, bir kelebek gibi hissederek onların doğada izledikleri yolları zihninizde canlandırabilirsiniz. Bu şekilde sol beyninizin yanında sağ beyninizi de kullanmak öğrenmede avantajlar sağlayabilirsiniz diyorum. İyi çalışmalar...

13 Kasım 2013 Çarşamba

Okuma Zekası

Zekayı, kalıtsal olarak getirdiğimiz, çevresel koşullarla onu geliştirdiğimiz, muhakeme, sorun çözme, çevreyi algılama, yeni durumlara uyum, öğrenme, öğrenilenleri en iyi şekilde karşılaştığı durumlarda kullanma, yaşadığı toplumu algılama ve topluma değer katma, kültürel ürünler sağlama vb. şeklinde tanımlarız. Bilim adamları günümüzde pek çok zeka çeşidinden söz etmekteler. Sekiz farklı zeka türü olduğu artık biliniyor. Hatta artık sosyal zeka dediğimiz EQ dan bahsediyoruz. Ama artık bilim insanları RIQ (Reading Intelligence Quotient) denilen okuma zekasından söz ediyorlar. Zeka çeşitleri sayısı gittikçe artıyor. Ne hoş zeki olmayan hiç kimse kalmasın! Bu kadar zeki insan varda, neden hala açlığa, adaletsizliğe çare bulamıyoruz. Farklı bir zeka bulmak gerek o zaman: Ahlaksal zeka. Bu güzel bir zeka çeşidi olurdu. Ama bilim adamları hala böyle bir zeka çeşidinden söz etmemekteler. Çünkü bu zeka çeşidi için sanırım alacak materyal, kitap vb daha az olabilir. Yani bu alanda rant daha azdır diyorum ve bu zeka çeşidini de ben kazandırıyorum. Daha sonra bu zekanın kavramlarını ve nasıl gelişeceğini de bir başka yazımda yazarım. Umarım buda ilerde zeka konusuna farklı bir bakış açısı kazandırır. Konuyu dağıtmadan devam edersek, beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı en iyi sağlayan unsurlardan birisi de sözcük bilgisi. İyi organize edilmiş okuma faaliyetleri beyinde çok farklı örüntüler oluşturabiliyor. Okuma eylemi zamanla analiz, sentez ve muhakeme gücümüzün kapasitesini arttırıyor. Okuma eylemiyle öğrenme ve yaratıcılık becerilerimizi geliştiriyor. okuma zekasını neyle ölçebiliriz sorusu aklıma geliyor. Yıllık okunan kitap sayısıyla ölçülür diyorlar ama ben buna katkı yapmak isterim. Yalnız okunan kitap sayısı değil insana değer katabilen kitaplar da olmalı. Günde bir kitap okumak çalışan insan için biraz zor, ama imkansız değildir. Burada insanın okuma hızı devreye girer. çok hızlı okuyan insanlar tanıyoruzdur mutlaka. O halde yıllık ortalama 1-10 kitap alt seviye, 11-20 kitap ortanın altında, 20-30 kitap orta, 31-50 kitap ileri seviye, 51-100 kitap çok ileri seviye, 101 ve üzeri deha seviyesi denebiliyor. Her gün bir kitap okuyan varsa ona ne denilebilir bilmiyorum. Yayın evlerinin iştahını kabartan bir zeka türü anlayacağınız. Ama konu kitap olunca elbette ki okumak önemli, yalnız deha olayım diye de önümüze geleni okumak, olsa olsa yayın evlerinin ekmeğine yağ olur. Evet diğer zeka türlerine katkı sağlayan, ayrıca bireyin gelişimiyle, toplumun gelişiminin öncülü olarak bu zeka türünün, geleceğe katkısı pek çok olacak.  Okuma eyleminde tercihimizi bizi duygusal, düşünsel ve mesleki anlamda geliştirecek kitaplara ağırlık vererek yaparsak bunun bizdeki etkisini görebiliriz. Ama tüketime yönelik yazılan kitapların bize katkısı ne kadar olur ki? Okumanın yaşam boyu sürdüğünü düşünecek olursak bugünden başlayalım haydi okumaya...
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

9 Kasım 2013 Cumartesi

Kitaba Doyduk

3 Kasım Cumartesi Beylikdüzü Tüyap'taydık. Hani derler ya 'İğne atsan yere düşmüyor.' fuarın ilk günüydü ve hakikaten öyleydi.
İlk durağımız Gün Işığı kitaplığıydı. Yazar Behiç Ak'ın iki güzel kitabını aldık.
 
 
Kitaplar: Bizim Tombiş Taştan Hiç Anlamıyor ve Benim Bir Karışım
 
 
Çok eğlenceli kitaplar, Demir çok beğendi. İkisini de bu hafta tekrar tekrar okuduk. Anlatım çok akıcı ve klasik çocuk öyküleri gibi değil. Okuyanda bir tat bırakıyor.
 
 
Demir'in seçtiği diğer kitap ise Buz Devri sanal gerçeklik kitabı. Okurken bir kurulum CD sini bilgisayarınıza yerleştirip kurulum yazılımını çalıştırıyorsunuz. Sonra kitapta verilen kartları bilgisayarınızın kamerasına tutuyorsunuz. Böylece okuyucu ile film karakterleri bir araya getiriliyor.
 
 
Crash ve Eddie ile karda oyun oynuyorsunuz. Manny ile buzdan bir labirentte dolaşıyorsunuz.
 
 
Farklı yayın stantlarını inceleme fırsatımız oldu. Penguen yayınları en renkli standa sahipti.
 
 
Bugün imza günleri vardı. Penguen severlere duyurulur...

 
Hayykitap Çocuk yayınlarının kitaplarına göz attık.

 
Bu sıtanttaki kitap dizilimi hoşumuza gitti. Bu dizimi yapan kişinin emeğine saygıdan paylaşmak istedim.
 
İnsan bu kadar kitap görünce bir süre sonra ben neredeyim, sanırım burası kitaplar ülkesi, demeye başlıyor. Çoook kitap vardı çoook. Ne güzel ve ne saadetli...


Demir Taşi ve Bon Bon kitaplarını inceliyor. Buradan doğru Tudem Yayınlarına gidiyoruz. Görevlilerden kataloglarını alıp bu yıl yeni çıkan kitaplara bakıyoruz.


                                   
 
Tudem, bazı kitapların kısa ve küçük kitap formatında tanıtımlarını hazırlamış. Görevliler bunları da veriyorlar. Ne hoş... Çiğdem Gündeş'in imza günü...
 
 
 
Kitaplarımızı alıp sıraya giriyoruz. Yazar kitaplarını imzaladıktan sonra buradan ayrılarak, Yapı Kredi Yayınlarına gidiyoruz.
 
 
Yazar Sara Şahinkanat ile resimleyen Ayşe İnan Arıcan imza günündeydiler. Demir kitaba doyduktan sonra sıra bana geldi. Benim standım Türk Tarih Kurumu'nun standı oldu. Bunlarda benim aldıklarım.



 
 Son iki gün, mutlaka gidin derim. Bir çok yayın evi % 20 -% 30 indirim yapmış.
Görüldüğü gibi kitaba doyduk. Giderseniz size de şimdiden afiyet olsun.
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

5 Kasım 2013 Salı

Nice 90 Yıllara

Cumhuriyetimizin 90. yılını kutladık. Öncesinde dizi kostümleri yapan Sağdıçlar'a gittik. Sağdıçlar tarihi dizilerin, tiyatro oyunlarının kostümlerini dikiyorlar.

 
  Kaftanlar, sarıklar, bindallılar daha neler vardı neler.

 
 Yine dizi ve oyunlarda kullanılan aksesuarları inceledik.

 
 İşte padişah kostümü!

 
 
 Yeniçeri kostümlerini gördük.

 
 Atalarımızın giyim kuşamlarını anlattım oğluma. Tarihin şanlı sayfalarını süsleyen atalarımızı anlattım. Son olarak da oraya ne için gitmiştik?


Oğlumla Atatürk kalpaklarımızı denedik ve ikimiz de birer tane aldık, Cumhuriyet bayramında giymek için. Sağdıçlar' da ki kostümler üzerinden beş yaşındaki bir çocuğa tarih kitaplarından anlatamayacağım şanlı geçmişimizi anlattım. Büyük kurtarıcımızın kalpağından alarak Sağdıçlar' a veda ettik. Bayramı iple çekerken Demir öğretmeninin verdiği şiiri ezberledi.


 
 İşte Cumhuriyet Bayramı kutlamaları...

 
    Uyandık karanlıktan
Ekim'de aydınlığa
Cumhuriyetin ilanı
 Kutlu olsun vatana.
 
 
Ne güzelsiniz Cumhuriyet çocukları...
Şanlı bayrağımız, vatan toprağımız size emanet.
Türk Milleti'nin güzel evlatları...
Kutlu olsun bayramımız,
Başınız hep önde ve dik olsun,
Kalpleriniz Atatürk sevgisiyle dolsun.

27 Ekim 2013 Pazar

Ömür Dediğin...

Ömür dediğin nedir ki dost,
Eline tutuşturulmuş  çuval mı sandın?
Önüne ne çıkarsa içine atıp,
Sonra harcayacağın para mı sandın?

Ömür dediğin nedir ki dost,
Bitmeyen koca bir umman mı sandın?
Her gün ne götürür  aynaya bakıp,
İçini acıtmayacak yara mı sandın?

Ömür dediğin nedir ki dost?
Hep kazanacağın yarış mı sandın?
Zaferlerini şöyle bir sayıp,
Yenik yüreğini kaya mı sandın?

Ömür dediğin nedir ki dost,
Kendi kurguladığın roman mı sandın?
Bitince tekrar dönüp,
Yeniden bir daha okursun sandın?

Ömür dediğin nedir ki dost,
Bir gün biteceğini kalbin anlasın.
Ne kaldıysa bundan gayrısında,
İyi değerlendir, sen artık hazansın.

                                 Canan Begendi
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/


24 Ekim 2013 Perşembe

Metalin Güzelleştiği An

Win Eurasia Metal Fuarı izlenimlerini sizlerle paylaşmaya bu başlık altında devam ediyoruz. Çok acıktığımız ve yorulduğumuz için kısa bir mola veriyoruz. Birer tost ve portakal suyu sipariş ediyoruz. Beklerken de fuardan aldığımız firmaların tanıtım broşürlerini inceliyoruz.
 
 
 
 Demir broşürlerden görmek istediği makineleri seçiyor. Kendince ilginç olanları ve görmek istediklerini anlatıyor.
 
Tostlarımızı bir çırpıda midemize indiriyoruz ve kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Yine daire şeklinde kesilen metallerin kesilme işlemini izliyoruz.
 
 
Yine daire şeklinde kesilen metallerin kesilme işlemini izliyoruz.
 
 
 Bu tezgahta yine Demir'in merak ettiği CNC tezgahlarından...

 
 Burada metal boruların kesimlerini izliyoruz.

 
Bu görevli abimiz, Demir'e lazerli kesimler hakkında bilgi veriyor. Demir ona 'Neden eldiven taktığını soruyor.' Görevli Demir'e birazdan bir sürpriz yapacağını söylüyor.
 
 
İçerde makinenin lazerle metal üzerine çizim yapışını izliyoruz. Meraklı bekleyiş devam ediyor. Oldukça heyecanlıyız. Çünkü bu sürprizi Demir, ablasına armağan edecek.
 
 
İşte metalin güzelleştiği an...
İşte metalden bir gül!
 
 
Teşekkür ederek ayrılıyoruz. Bir başka fuarda görüşmek üzere...

Gerçek Truva Atı

İşte gerçek Truva Atı'na kavuşuyoruz. Bayramda oldukça ziyaretçisi gelmiş. Merdivenlerden yukarı çıkınca nereyi görmek istiyorum diye sordum kendime. M.Ö 5 yüzyılda yaşanmışta olsa Anadolu topraklarında yaşayan Truvalıların, Akhalar tarafından bu atın içine askerlerini gizleyerek pekte etik olmayan bir hile ile yenmiş olmaları insanı hüzünlendiriyor.
 
 
Tarihin bize bıraktıkları onu daha iyi anlayıp geleceği strateji ilmiyle planlayabilmek içindir.

 
Anadolu medeniyetlerine gereken ilgiyi gösterebiliyor muyuz?

 
Bu tanıtım yazısını okuduğunuzda tahta atı hazırlayarak Anadolu topraklarındaki Truva halkını yenen Akalar için 'cesur Akalı askerler' güzellemesi kullanılmış. Kaleyi savaşarak alamayan Akhalar hile ile almaya çalışmışlar. Bunun neresi cesaret anlamadım. Daim- Benz'in katkısıyla sanırım hazırlanmış bir yazı.
 
Burası Truva Atı'nın bulunduğu bölgedeki hediyelik eşya dükkanı. Orada bulunduğumuz süre boyunca oryantal müzik çalıyorlardı. Kendimi Beyrut'a falan mı geldik? diye sorguladım. Dayanamayıp dükkanın sahibini görmek istedim. 'Bizim Anadolu ezgileri taşıyan müziğimiz hiç mi yokta bunları çalıyorsunuz bir saattir'. dedim. Sorumlu bu müzisyenin dünyaca ünlü olduğunu söyledi. 'Olabilir ama ezgileri bize ait değil'. dedim. Doğru bir anlatımla sorumluyu ikna edebildim ki bizim orda bulunduğumuz süre zarfınca Türk müziği dinledik.

 
Bu manzaraları Manzara Lokantası'nın bahçesinden çektim. Aman buraları yok etmeyelim. Buralara yazlık, otel kondurmasalar da bizde bu doğallığı uzun yıllar görebilsek.

 
Manzara Lokantası demişken çok güzel kahvaltısı var. Yolunuz düşerse kiremitte mıhlama, zeytinyağlı biber ve domates salçalarından tatmayı unutmayın. Sevgiyle kalın...
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/