31 Mayıs 2013 Cuma

Neye Niyet Neye Kısmet

       Dün Demir, ablası ve ben alışverişe çıktık. Demir'in doğum günü yaklaştı. Okul arkadaşlarından yaz doğumlu olanlarla birlikte bir parti yapılacak. Hem Demir'in hem de arkadaşlarının hediyelerini alalım dedik. Ama öyle acıkmışız ki hediyeleri sonra alırız diyerek kendimizi Kırkpınar Lokantasına zor attık. Siparişlerimizi verdik. Çalışan ablaların hepsi çok tatlı kızlar. Demir'e aşçı şapkasını taktılar. Hemen boyama sayfalarını verdiler. Demir siparişler gelene kadar bir resim boyadı.

 
 Bir köşeye belleten koymuşlar, boyama bitince çalışan ablalardan biri Demir ile beraber resmi götürüp astılar. Ne yediğimize gelince ciğer tavası ve köfteleri güzel. Karışık meyve kompostoları soğuk ve tazeydi. Yemekten sonra çaylarımızı içerken Demir ikinci resmini de boyadı ve onu da astılar.

AVM kapanmadan alışverişe başlasak iyi olur düşüncesiyle koşar adım Armağan oyuncağa geçtik. Hediye paketlerini yaptırdık. Arkadaşının oyuncağını Demir seçti. Ablası çaktırmadan onun hediyelerini de paketlettirdi. Oradan çıkınca şampuan alalım diye bir mağazaya girdik. Aradığımız şampuan olmayınca ben neyse şöyle bir bakalım dedim. Bizinkiler ben bakarken biraz oyalandılar. Bakalım derken fazla bakmışım ki şunları almışım.

 
 L'oreal yüz temizleme jeli, Maybelline Dream Fresh, , Flormar Blush On şeftali tonunda, Maybelline Eyestudio, Pastel Oje pembe, Maybelline Rocket Volum Express, Essence Eyeshadow yeşil ve sarı tonlarında, Essence pembe ruj, Essence şeftali tonu ruj

 
L'oreal True Mach pudra
 
Şaka gibi değil mi? Şampuan alacaktım, aradığım marka olmayınca kadına özgü alışveriş sendromuyla bunları almışım. Biz kadınlar böyleyiz herhalde, en azından ben öyleyim. Kalın sağlıcakla...

28 Mayıs 2013 Salı

Demir'den İlk Mısralar


Demir'den İlk Mısralar



 Dalga dalga dalgalansın deniz,
Pırıl pırıl parlasın,
Güneş ısıtsın,
Bütün herkes yazın geldiğini anlasın.
 

Dalga şehir olsun,
Yeni bir dua olsun,
Herkes mutlu olsun,
Bizim sınıf çok yaşasın.
 
Hava hava olsun,
Pırıl pırıl parlasın,
Atatürk'ün Savaş'ı,
Cumhuriyetle bitsin,
23 Nisan'ı bana versin.
 
                            DeMiR
 
'Ne dersiniz Demir ile Şiirli Günler' ilk tomurcuğunu verdi galiba. Şiir okumaya devam o halde...
 http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Demir'in Kitaplığından 2

Bu gün Demir'in kitaplığından, seçimini kendi yaptığı iki kitabı tanıtacağım. İkisi de bir birinden ilginç kitaplar.
 
İlk kitabın yazarı Katie Daynes. Kitabı tasarlayan Suzie Harrison. Resimleyen ise Marie-Eve Tremblay. Açılıp kapanabilen 60 pencerede çocukların merak ettikleri bir çok sorunun cevabı var:

 Kitabın arkasında bir de açıklama var. Bu kitap İngiltere baskısıyla aynı anda basılmıştır ve tüm sağlık kontrollerinden geçmiştir. Kullanılan boya ve kağıt Avrupa Birliği standartlarına uygundur.
 
Kitap Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından.


Her sayfada çocukların merak ettikleri solular açılır kulakçıkların üzerine yazılmış. Kulakçığı kaldırıp cevapları okuyorsunuz. Ben bu tür kitapları oldukça beğeniyorum. Çocuklarda merak duygusu uyandırmanın yanında kitabı siz okurken çocuğun pasif dinlemesini önlüyor.

İkinci kitap fotoğrafta da görüldüğü gibi 3D görüntülü bir kitap. Gaby Goldsack tarafından yazılmış. Simon Williams tarafından çizilmiş. Koleksiyon yayınlarına ait bu kitapta sayfaların sağ tarafında bulunan yüksek kalite görüntüleme sistemi hayvan resimlerinin gerçek gibi görünmesini sağlıyor. Çocuklar için eğlenceli bir kitap.
 
 
 
Kitap ortadan açılarak okunuyor. 3D görüntüyü sağlayan sağ üst köşedeki büyüteç gibi duran kısım. Burası katlanarak yukarda duruyor ve okuduğunuz hayvanların resimlerine bu şekilde bakıyorsunuz.
Oğlum güzel bir kitap almış. Okula kurulan kitap standından seçmiş. Yanında ben yoktum alırken.
Güzel kitaplar seçmiş. Ben de zevkle okuyup, inceledim.
 
 
Çocukların kitaplarını kendilerinin seçmesine olanak verirken, yalnızca onlara rehberlik etmekle yetinelim.

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Kaya Matkabı Seven Çocuğun Annesinden

Çocukların ilgi alanları oldukça farklıdır. Farklılığın yanında bir çok konuya ilgi duyabilirler. Bu ilgi alanlarını fark etmek ve bu alanda faaliyetlerde bulunmalarına olanak sağlamak, onların gelişimlerini olumlu etkilediği gibi, ilgileri doğrultusunda zaman geçirmeleri onları mutlu kılar. Bizim içim anlamsız olabilecek düşünceleri olabilir kimi zaman. Kimi zaman da  'Nasıl yani bu da olur mu?' dedirtecek ilgi alanlarına sahip olabilirler. Çocuk dünyayı; algılarına , keşiflerine, tecrübe etmesine göre anlamlandıracaktır. Çocuklarımız bizim ilgi alanlarımıza ilgi duymaya bilirler. Onlar bizden farklı ilgi alanlarına sahiptirler. Bu yüzden kendi ilgi alanlarımızı çocuğa empoze etmek yerine, onu izleyerek, gözlemleyerek ilgilerini ortaya çıkarmasına rehber olmalıyız.

 
Demir fotoğrafta görüldüğü gibi  kaya matkabını çok seviyor. Belki bir çok çocuk kaya matkabından ve çıkardığı sesten korkabilir. Ama Demir Marmara forumdaki Bauhaus'da bütün kaya matkaplarını inceledi. Seslerini dinledi ve son olarak bundan bir tane alıp alamayacağımızı sordu. Alamayacağımızı söyledik. Israr edeceğini biliyordum. Çünkü daha geçen sene Abideyi Hürriyet Caddesi'nde yürüyorduk. Demir yorulmuştu ve bizde bu durumlar için bastonlu bebek arabasını  yanımızda taşıyoduk. Uyuya kaldı, bizde arabaya koyduk ve eve dönüyorduk. O arada caddede kaya matkabıyla betonu deliyorlardı. Demir bu sesle uyandı, 'Anne kaya matkabı ne güzel değil mi?' dedi ve tekrar uyudu. Israrlarını normal karşıladık. Çünkü kaya matkabını sevdiğini biliyorduk. Kaya matkabı seven bir çocuğun annesi olarak gerekli açıklamaları yapmaya başladım.Bunu kullanamayacağımızı, evde saklayamayacağımızı vb. anlattım. İkna oldu yada, isteğimi bir başka baharda dile getiririm düşüncesiyle belki de bilmiyorum, ısrar bitti. Fotoğrafta sol elinde görülen metreyi aldı. Evde bir tane olduğunu söyledik. Ama o ölçerken sabitlenmiyor cevabını alınca eli mahkum metreyi alarak Bauhaus'dan ayrıldık. Ucuz atlattık anlayacağınız.
 
 
Çocuk, bugün matkap sever, metre sever
Çocuk, yarın kepçe sever, vinç sever,
Çocuk önyargısız sever,
Bizim sevdiklerimizi değil,
Kendi iç kılavuzuna göre sever,
Bir gün uzayı merak eder, teleskop ister,
Diğer gün dinazorların yok oluşuna isyan eder,
Çocuk, iç kılavuzundan aldığı güçle merak eder, yazar, çizer,
Önünde uzanan bilgi ummanında bir gemi gibi yol alırken,
Biz ise bu geminin bazen rüzgarı, bazen direği,
Bazen küpeştesi, bazen güvertesi,
Belki pruvası, belki pupası,
Kimi zaman ırgatı, kimi zaman çapası,
En çok da yol arkadaşıyız bu yolculukta.
                           Sevuk BEGEN

24 Mayıs 2013 Cuma

İkindi Kahvaltısı

Bu hafta sonu Demir ile hazırladığımız bir ikindi kahvaltısını paylaşmak istedim sizlerle. Özellikle domates, biber, yeşil soğan ve maydanozu salatalarda yiyemeyen çocuklar için ideal bir ikindi kahvaltısı.
 
 Malzemeler:
300 gr. beyaz peynir
2 adet domates
2 adet tatlı yeşil biber
İsteğe göre, bir tutam maydanoz, bir tutam yeşil soğan yaprakları
3 yumurta
Dilimlenmiş buğday veya kepek ekmeği
Yapılışı:
Tüm malzemeleri ince ince doğrayıp bir kaseye alıyoruz. Yumurtaları kırıp karıştırıyoruz. Sonra bu harcı, tepsiye dizdiğimiz ekmek dilimlerinin üzerine yayıyoruz. Isıtılmış fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz.
İstersek farklı sebzeleri de ilave edebiliriz. ( havuç gibi)
Ama maydanozu ve yeşil soğanı çocuklar yiyemiyorlar. Bu şekilde bizim Demir yedi.



Peynir, çocuğun hem fiziksel hem de zeka gelişimi için önemli bir besin. Kalsiyum kaynağı peynirin büyümeyi sağladığı hep söyleniyor. Bir kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynirin her gün tüketilmesi çocukların büyümesi için olmazsa olmazlardan. Peynirde bulunan çinkonun büyüme hormonlarını etkilediği belirtiliyor. Sağlıklı kemik ve diş gelişimini sağlayan  peynir, protein, fosfor, kalsiyum ve B12 vitaminince zengin. B12 vitamini sinir hücreleri için gereklidir.
Maydanoz,  A,C,E ve K vitaminleri ile demir, magnezyum, potasyum, kükürt, kalsiyum ve fosfor mineralleri açısından zengin bir besindir.
Yeşil Soğanın baş kısmı C vitamini  içerir. Yeşil soğanın kalp sağlığına faydasından söz edilmektedir. Eskiden hatırlarım diş çıkaran çocukların ellerine soğanın yeşil kısmından bir parça, çiğnemesi için verilirdi.
Domatesin faydaları saymakla bitmez. Burada en önemlisi kanseri önleyici likopen bakımından zengin olması.
Yeşil biber C vitaminince zengindir. Antioksidan özelliği vardır. Bağışıklığı kuvvetlendirir.
Yumurtanın büyüme çağındaki çocuklar için gerekliliği tartışılmaz. Çok önemli amino asitleri ihtiva eden yumurtanın tamamına yakını sindirilmektedir ve en kaliteli proteini içermektedir.


Bunun yanına bir içecek olsa fena olmaz diyorsak vişneler tezgahlarda görülmeye başladı. Bir vişne şurubu iyi gider derseniz;
Malzemeler:
1 kg vişne
4 su bardağı toz şeker (arzuya göre şeker miktarı azaltılabilir veya artırılabilir)
4-5 su bardağı su
Bir kaşık limon suyu
Yapılışı:
Yıkayıp ayıkladığımız vişneleri kabukları çatlayıncaya kadar bir tencerede kaynatalım. Şekeri ilave ederek 5 dakika daha kaynatalım. Limon suyunu ilave edelim. Köpük olmuşsa kaşıkla alalım. Sonra suyunu süzelim. Taneleri süzgeçten geçirelim. Kavanoz veya cam şişede muhafaza edelim. İkram ederken su veya buz ilave edebiliriz.
Vişne, hafıza gelişimine faydalıdır. Bir bardak vişne suyu, günlük potasyum ihtiyacının yüzde onunu karşılar.

 
Bu ikindi kahvaltısını yaparken de Demir ile şiirli günlere devam ettik. Yine Orhan Veli'den okuyoruz.
 
KUMRULU ŞİİR
Duyduğum yoktu ne vakittir
Güvercin sesi, kumru sesi, pencerede;
İçime gene
Yolculuk mu düştü, nedir?
Nedir bu yosun kokusu,
Martıların gürültüsü havalarda;
Nedir?
Yolculuk olmalı, yolculuk.


 
 

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Nostaljik Oyunlar 1

Geçen gün Demir ile oyun parkına gittik. Parkta yaşları 8-12 arasında olan 7 çocuk oynamıyorlardı. Demir onları izliyor ve oynamamalarına sanırım bir anlam veremiyordu. Yaşça Demir'den büyüklerdi. Durmadan bir birlerine sataşıyorlar. Anlamsızca birbirlerine vuruyorlar, amaçsızca birbirlerini kovalıyorlardı. Biraz izledikten sonra çocuklarla iletişim kurmaya başladım. Önce onlarla tanıştım. Sonra da bizim çocukluk oyunlarımızdan bahsetmeye başladım. Hepsi pür dikkat dinlemeye başladılar. Hemen karşıma oturdular. Oyunu anlattıktan sonra 'Oynayabilir miyiz?' diye sordular. Onlar isteyince ben de Demir ile birlikte ilk oyunlarına katıldım. Oyunumuzun adı :

Hacı Baba Hicaz'dan Gelmiş
Tüm oyuncular daire oluşturacak şekilde, yerde veya bir sandalyede oturur.
Oyunu birinci oyuncu, yanındaki ikinci  oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' diyerek başlatır.
İkinci oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
Birinci oyuncu 'Bir yelpaze' diyerek sağ elini sallamaya başlar.
İkinci oyuncu üçüncü oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' der.
Üçüncü oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
İkinci oyuncu 'Bir yelpaze' diyerek sağ elini sallamaya başlar.
Tüm oyuncular turu tamamlayınca;

Birinci oyuncu ikinci oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' der.
İkinci oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
Birinci oyuncu 'İki yelpaze' diyerek sol elini sallamaya başlar.
İkinci oyuncu üçüncü oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' der.
Üçüncü oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
İkinci oyuncu 'İki yelpaze' diyerek sol elini sallamaya başlar.
Tüm oyuncular turu tamamlayınca;

Birinci oyuncu ikinci oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' der.
İkinci oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
Birinci oyuncu 'Üç yelpaze' diyerek sağ ayağını sallamaya başlar.
Tüm oyuncular turu tamamlayınca;

Birinci oyuncu ikinci oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' der.
İkinci oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
Birinci oyuncu 'Dört yelpaze' diyerek sol ayağını sallamaya başlar.
Tüm oyuncular turu tamamlayınca;

Birinci oyuncu ikinci oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' der.
İkinci oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
Birinci oyuncu 'Beş yelpaze' diyerek dilini dışarı çıkarır ve sallamaya başlar.
Tüm oyuncular turu tamamlayınca;

Birinci oyuncu ikinci oyuncuya 'Hacı baba Hicaz'dan gelmiş' der.
İkinci oyuncu 'Ne getirmiş?' der.
Birinci oyuncu 'Altı yelpaze' diyerek başını sallamaya başlar.
Tüm oyuncular turu tamamlayınca kadar oyun devam eder. Oyun süresince sallanan organlardan herhangi birini sallamayı durduran oyuncu oyun dışında kalır. Oyun diğer oyuncularla devam eder. Oyun tek oyuncu oyunda kalana sürer.

İlk oyunu onlarla birlikte oynadım. 'Tekrar oynayalım ne oluuuuur', yakarışlarından sonra oynamayıp rehberlik edeceğimi söyledim. Oyunu ve kuralarını öğrendikten sonra kendileri oynadılar. 'Bize başka oyunlar öğretir misiniz?' dediklerinde 'Bir başka gün neden olmasın.' dedim. Onlarda razı oldular. Her şeyi bir günde tüketmelerini istemiyordum. Çünkü bu oyunlar bizleri büyütmüştü. El göz koordinasyonumuz bu oyunlarla gelişmişti. Bu oyunlarla öğrendik sıramızı beklemeyi, bu oyunlarla öğrendik mücadeleyi ve dayanıklılığı...
Çocuklarımız bilgisayarda, internette en zor oyunları oynuyor. Ama ne eksik. Arkadaş eksik, ruh eksik. Oyun oynamayı öğretelim çocuklarımıza. Kendi çocukluğumuzun yalın, basit ama içi paylaşım dolu oyunlarını anlatalım onlara. Oynamaksa onlara kalmış...
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

19 Mayıs 2013 Pazar

19 Mayıs

Sevgili Gençler,
Bugün 19 Mayıs. Bayramınız kutlu olsun. Samsun'da doğan güneş içimizi ısıtıyor. O güneş hiç sönmeyecek. Her geçen yıl daha kuvvetli parlayacak, önümüzü bir öncekine göre daha çok aydınlatacak. Türk gençliği dünyada var oldukça, o güneş hepimizi sımsıcak sarıp sarmalayacak. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir güneş gibi parlayan Türk gençliğine armağanımdır...

Hepimiz Samsun'uz bugün,
Samsun'dan doğan güneşiz,
Erzurum'uz, Amasya'yız, Sivas'ız
Oralardan Ankara'ya imkansızlıklarla koşanız,
Hepimiz Ankara'yız bugün,
Ankara'da çelikten bir duvarız,
Hepimiz Kocatepe'yiz, İzmir'iz bugün,
Askerin tayınıyız, tayınındaki kuru ekmekle hoşafız,
Cephe gerisinde mermi taşıyan kız, kızan,
Cephede en öndeki askerin, elindeki bayrağız,
Hepimiz Atatürk'ün mavi gözlerindeki umutlarız bugün.
Hepimiz Anadolu'yuz, Anadolu'da akan gümüş dereyiz.
Eğer istersek yeri göğü inletiriz.
                                            Canan BEGENDİ
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Evdeki Kemancı

Müzik, hayatımıza işitme yeteneğimizi kazandığımız an girer ve bir ömür duygu dünyamızın can suyudur. Daha anne karnında tanışır insanoğlu onunla .Bir ömür sürer birlikteliği. Doğduktan  sonra ninnilerle tanışır, müzikle dalar uykuya. Her yeni gün yeni melodiler duyar. Müziğin ahengine kapılan çocuk dans eder, mırıldanır ve büyüdükçe şarkılar söyler. Evrenseldir müzik ,bu yüzden hangi dilde olursa olsun insan onu sever.
Ama bazı çocuklarda şarkı söylemeden öte işaretler vardır ki, bunlar küçük yaştan itibaren gözlenerek fark edilebilir. On iki çocuğun kemanla tanışmasına ve eğitim almasına rehberlik etmiş bir insan olarak soruyorum. O halde erken çocukluk ve çocukluk döneminde aile ve öğretmenlerin bu konuya dikkatle eğilmesi gerekmiyor mu? Yetenekli çocukların erken keşfedilmesi sizce de bu alanda harikalar yaratmaları için önemli bir aşama değil midir? Çocuklarımızı keşfedelim. Biz anneler iyi gözlemciyizdir. İlk görev bizim, sonra baba ve öğretmenlerin. Ailede bir müzisyen varsa çocuğun keşfi kolay olur. Nitekim Dünyaca ünlü keman virtüözümüz Suna Kan 'ın babası müzisyendir. Suna Kan,  keman eğitimine beş yaşında başlamıştır. Bunun yanında Cahit Aşkın'ın ailesinde müzisyen yoktur. Onun yeteneği ilkokulda fark edilmiştir. Bu iki örnek bize aile ve öğretmenin bir kaşif ciddiyetiyle hareket etmesi gerekliliğini çok iyi modelliyor. Müzik eğitmenleri 6-13 yaşın keman eğitiminde uygun yaş olduğunu belirtiyorlar. Çünkü insanda kas ve motor gelişimi kabadan inceye ya da içten dışa gerçekleşiyor. Önce kol, sonra el, daha sonra da parmak kaslarımız gelişmektedir.

Birçoğumuz bu tekerlemeyi söylemiştir, öğretmiştir yavrusuna.

Ağzım kapalı çarşı,
Burnum horhor çeşmesi,
Elmacılar(yanaklar gösterilir)
Aynacılar (gözler gösterilir) 
Kemancılar(kaşlar gösterilir)...
 
Bu tekerlemelerde duyar belki çocuk ilk defa kemanın adını. Nasıldır bu kemanın sesi? Keman sesi insan sesine en yakın sestir.
Bazen bir bebeğin ninnisidir,
Bir çocuğun kıkırdaması,
Bir kadının gözyaşıdır kimi zaman,
Bir babanın ekmek kavgası,
Bir ihtiyarın sızılarıdır keman,
Bir gencin kalp acısı,
Suyun çağıltısı, rüzgarın esintisi
Bir dolu tanesidir keman,
Kuş cıvıltısı, arı vızıltısı.
Bu kadar bize yakın, bizden,
En çok da yaşayan insandır keman.
                                                     Sevuk BEGEN
  
Bunca yıl nice yetenekler keşfedilemedi ülkemizde acaba. Şimdi kim bilir neredeler? Yeteneklerini fark edemeden belki de göçüp gittiler. Belki de bir keman sesi duyduklarında irkilmekteler. Acaba hangi kemanın sesinde ağlamaktalar?
 
 
Bu fotoğrafı Viyana'da bir parkta çektim. Bizim parklara bakarsanız anlarsınız, neden keşfedilmeyen çocukların kemanın sesinde ağladıklarını.
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

11 Mayıs 2013 Cumartesi

2070 Yılının Konutlarını Kaçırmayın

2070 yılında nasıl konutlarda yaşayacağız? Hiç düşündünüz mü? Biz görür müyüz bilemem ama Demir o yıllarda altmış beş yaşında tonton bir büyükbaba olacak. Kendisi, çocukları ve torunları belki böyle konutlarda yaşayacaklar. Bilimdeki hızlı gelişim, bilgiye ulaşma kolaylığı çok fazla olduğu için belki de bu, bizim Demir ile öngörümüzden daha önce gerçekleşecek. İşte Alvin Toffler'ın  Future Shock'una dudak ısırtacak, oldukça fütürist ve fantastik bir tasarım.

 
İşte Demir ile birlikte okulda sergilenecek olan aile projesi için birlikte tasarladığımız ev.
Burada alttan başlayarak anlatırsak:
Birinci kısım havuz, burada dört kolon var.
İkinci kısım, havuz içi su kaydırakları
Üçüncü kısım, yazın bu şekilde duran açık havuz, kışın çelik kolonlar üzerinde aşağı hareket ederek kapanan,  kapalı havuz. Bu kısmın üzeri aynı zamanda otopark. Kırmızı renkli olan nesne gelecekte  yukarı ve aşağı hareket eden asansörlerin yerine kullanılacak Demir ile adını 'airlift' koyduğumuz araç. Bu aracın inebildiği alan daire içine alınmış. Sarı altın renginde daire 'airlift'in iniş yaptığı bölge. Asansörün olduğu köşe konutun girişi. Otoparktaki arabalar uçuyor. Ancak kanatları yok. Arabalarda, asansörde  ve konutun sol tarafında görülen toplar, gelecekte bulunacak elementlerden yapılmış. Biz Demir ile bu elementin adına flyum dedik. Eskiden 300 yılda bir iki element periyodik cetvele eklenirken, günümüzde bu sürenin çok kısaldığı düşünülürse, bir gün bizim tasarım ütopik olmaktan çıkacak.
Gördüğünüz gibi 'Airlift' şimdi konutun çatısında. İniş yaptığı alanın alt kısmı açılarak içeri giriyor. Konut tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarıyla donatılmış. Evin çatısı dediğimiz teras bölgesinde güneş enerjisini daha iyi soğurabilen Demiryum'dan yapılmış yapılar var.
 

 Otoparktaki bu araçların üzerindeki toplar arabanın uçmasını sağlayan yapılar. Uçarken diğer enerji toplarına değerek yeniden yükleniyorlar.
 
 Dört enerji topunun bulunduğu oval yapı binanın girişi. Tanımlı olmayan araçlar giremiyor.

 
 Sol arka köşedeki beyaz açılıp kapanan kısım Abıhayat Merkezi (Ölümsüzlük Merkezi). Beyaz kısım anne karnındaki plasentadan esinlenerek yapılmış yapay  plasenta benzeri organik bir yapı. İnsanlar bu merkeze girerek yenilenecekler, yani güzellik merkezleri ve hastaneler bu merkezlere dönüşecek. Organ yaşlanmasına uğrayan veya kanser vb. olan insanlar, bu merkezlerde belirli bir süre onu yenileyen bir Abıhayat suyunun içinde uyutulacaklar ve yeniden doğmuş gibi çıkacaklar.
 
 
Bu gördüğünüz havuzlar bilindik havuzlar gibi değil, vücut yaşlanmasını önleyen çeşitli minerallerle zenginleştirilmiş su veya sıvılarla doldurulmuş. Su kaydırakları güzel değil mi?
 
 
 Binanın çatısı, çelik dört kolon üzerinde hareket ederek açılıp kapanabiliyor.

 
Açılan kısımdan 'Airlift' içeri giriyor. Konuta buradan geçiliyor.
 
 
 İster binanın içinden, isterse dışından mineral havuzuna bağlanıyor.
 
 
2070 yılını biz Demir ile böyle hayal ettik. Siz de böyle bir konutta oturmak istemez miydiniz? Abıhayat suyunda uyuyup uyanmak...
Abıhayat suyunda uyuyup uyanmak...
Abıhayat suyunda uyuyup uyanmak...
Bir gün olabilir mi acaba?
                                                         http://kumtanesiyiz.blogspot.com/
 

 

Demir'in Kitaplığından 1

Bugün sizlerle Demir'in kitaplığından iki kitabı paylaşmak istedim. Bu iki kitapta üç boyutlu kitaplar. Demir elinden düşürmüyor bu kitapları. Artık ona kitap katalogları getiriyorum ve kendi seçimlerini kendi yapıyor. İlk kitabı geçenlerde okuldan eve geldiğinde almamızı istedi. Tam bir kitap kurdu olan ve ayrıca yeni yayınları çok iyi takip eden öğretmeni  bu kitabı çocuklarla paylaşmış. Kitabı seven Demir'in  kitap sevgisini pekiştiren öğretmenine, çok teşekkür ediyorum.

 
Kitabın adı, Tarih Öncesi Devirler Ansiklopedisi: Dinazorlar. Kitapta dinazorlar hakkında bilgiler üç boyutlu resimlerle verilmiş. Robert Sabuda  ve Matthev Reinhart güzel bir kaynak yazmışlar çocuklara. 

 
 Okurken her kenarından, köşesinden bir dinazor çıkıyor.
 
 
Dinazorların gizemli yok oluşları...
 
Bu kitapla başlayan Demir'in üç boyutlu kitap okuma macerası kataloğu inceleyip ben bunu istiyorum ile devam etti.
 
İkinci kitabımız 'Her Şeyin Öyküsü. Yazar resimde görüldüğü gibi Neal Layton. Evrenin varoluşunu merak eden çocuklar için süper bir kitap.
 
 
 Büyük Patlama ve sonrası...
Kitap kurdu tüm çocuklara sevgilerimle...
                                                                http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

10 Mayıs 2013 Cuma

Baharla beraber...

Baharla beraber bir kıpırtı, bir kıpırtı içimizde. Doğa canlanırken insanoğlunun durması beklenemez.
Bir sabah bakarız ki dün sadece yapraktan ibaret erik ağacı bugün bir başkadır. Takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş, bir kadın edasıyla seğirtir rüzgarda. O halde çocuklarımızla bahara şiir okuyarak doyalım. Ben böyle düşünürken; Demir, anne Orhan Veli'den okumadık bugün deyince, gel hadi o zaman dedim ve başladık. Baharla nükseden ve içimizde pır pır eden  uyanışa uygun olsun, doğayı yüreğine sığdıran tüm küçük ve büyük çocuklara selam olsun.
 
 
PIRPIRLI ŞİİR
Uyandım baktım ki bir sabah
Güneş vurmuş içime
Kuşlara, yapraklara dönmüşüm
Pır pır eder durur bahar rüzgarında
Kuşlara, yapraklara dönmüşüm
Cümle azam isyanda
Kuşlara, yapraklara dönmüşüm
Kuşlara

9 Mayıs 2013 Perşembe

Anneler Günü Yaklaşırken...

Anneler Günü Yaklaşırken herkeste bir telaş vardır. Varsa kardeşler aranır 'Anneme ne alıyoruz' 'Anneler Günü için bir şey düşündü mü? 'ler sorulur. Sonunda yıllardır yemek pişiren anneye büyük olasılıkla mutfak eşyası alınır. Bence bu yıl bunu yapmayın. Annenizin sizi büyütürken, şimdi de varsa torunla ilgilenirken yapmak isteyip yapamadığı şeyler, gitmek isteyip gidemediği yerler vardır. Hediye almayın demiyorum ama en iyi siz bilirsiniz zamansızlıktan, fedakarlıktan ertelediği şeyleri. İşte bu nokta size oldukça yaratıcı bir seçenek olur.
Ben de anneciğimi kaybettiğimden dolayı tüm annelerin 'ANNELER GÜNÜNÜ' canı gönülden kutluyorum. Bu şiiri onlara armağan olarak yazıyorum. Ve her annenin bir kokusu ve tadı vardır diyorum.
ANNE KOKUSU VE TADI

Nasıl kokardı sizin anneniz,
Leylak mı, yasemin mi,
Annemin kokusu karanfil çiçeği,
Nasıl kokardı ipek saçları,
Portakal çiçeği mi, gül mü, menekşe mi,
Benim anneminki elma çiçeği,
Nasıl kokardı annenizin öpülesi elleri,
Lavanta mı, dağ sümbülü mü, nergis mi,
Yoksa annenizin tarlada, bahçede çalışkan elleri,
Kokar mıydı kayısı, zeytin, şeftali,
Limon kokardı benim annemin elleri.
Nasıldır annenizin tadı
Elma şekerimi, tahinli pekmez mi
Damla sakızı mı, dut pestili mi,
Benim annem pamuk şekeriydi.
 
                                           Canan Begendi
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Hayata Dair Ne Varsa...

 
Yalın bir hayatsa düşlediğin,
Bir çocuğun resimlerinde yaşa.
Ağaçtaki tek bir elma ol mesela,
Göldeki tek ördek.
İster apartmanın her hangi bir katında,
İstersen merdivenleri çık çık bitmeyen bir ağaç evde,
Nerede istersen orada yaşa.
İstersen iki bulutun biri sen,
İstersen buluttan dökülen.
Ne olursan ol hayatı iyi yaşa.
Koşulsuz sevgiyi istiyorsan,
Bir çocuğun gözlerini ara.
İşte hayata, sevgiye dair ne varsa,
Hepsi hepsi orada.

                                                                                      Canan Begendi
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

7 Mayıs 2013 Salı

16. İstanbul Kukla Festivali

16. İstanbul Kukla Festivali bugün başlıyor. Festival 8-19 mayıs tarihlerinde farklı mekanlarda düzenlenecek. Cengiz Özek'in sanat yönetmenliğinde gerçekleşecek festivalde Bunraku'dan el kuklasına, ipli kukladan gölge oyununa  ve masa kuklasına yer verilecek. Festivale bu yıl 15 ülke katılıyor. Festivalin açılışı 10 mayısta Fransız Kültür merkezinde yapılacak. Festival Programını  www.kuklaistanbul.org adresinden takip edebilirsiniz. Ayrıca Forum İstanbul'da ve Marmara Forum'da da ücretsiz gösteriler olacak. Lütfen verdiğim adresten programı takip ediniz.

Bizde Demir'le 'marionette'mizi hazırladık. Bu 'marionette'yi Demir ile İtalya'dan almıştık. Biz kendi aramızda konuşurken kukla kelimesini kullanınca hayır demişti satıcı. Biz burada marionette diyoruz,  kukla değil demişti.
Haydi çocuklar! Evde parmak kuklası, el kuklası, marionette ne varsa alalım elimize,tutalım festivalin yolunu. Hepinize iyi eğlenceler.
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/
 









8 MAYIS çarşamba

İstanbul Isınmadı

İstanbul'da hava bir gün iyi, beş gün kötü olunca ne giyeceğimizi şaşırıyoruz. Rüzgarın etkisiyle hava oldukça soğuyor. Havalar böyle olunca da bakınız bizim havuzun keyfini kimler sürüyor.
 Bu iki kafadar bugüne kadar kendi göletlerinde yüzmek yerine havuzu tercih ettiler. Her zaman görüyorum, şu öndeki var ya öndeki hep onun başının altından çıkıyor bu fikir.
Aralarında şöyle bir konuşma geçiyor mudur acaba:
-Nurullah abi yetmedi mi bu kadar, hadi artık gidelim.
-Oğlum Feyzullah akıllı ol! Yakında havalar ısınır, havuz sezonu başlar, insanlardan bize sıra gelmez.
- Bak karşı balkondaki kadın bizi gördü, görevlileri ararsa yine kovalanırız. Gel kimse kovalamadan yuvamıza gidelim.
- Gitmek istemiyoooom. Yuva mı diyorsun sen ona? Minicik kulübe baksana tavus kuşu Hayrullah'ın yuvasına, villa gibi.
- Tüylerini kabartınca sığmıyordur Nurullah abi.
- Hıııh! Tüymüş! Biz kabartamıyoruz diye mi yani bütün bunlar. Bak bende söylüyorum bizim kulübeyi yıkıp yerine onunki gibi bir kulübe yapmazlarsa, ben de bu havuzda yüzüp havuza yapmaya devam ederim.
- Nurullah abi geldiler, kooooooooooş!

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Şiirle Süsleyelim Çocukluğu

      Demir ile şiirli günlere devam ediyoruz. İlk şairimiz Orhan Veli oldu. Çocuklara şiiri sevdirirken ondan başlamayı tercih ettim. Şiirin duygu gücünü bilen ve çocuklarına şiir okuyan anneler bilir. Çocukluğu şiirlerle zenginleşmiş çocuk daha duygulu ve daha sanatsal yaşar hayatını. Bir süre sonra bu güzel şiirler dökülüverir çocuğumuzun ağzından. Nitekim bir kaç gün önce kahvaltı sofrasına otururken eşim pencereden dışarı baktı ve 'Bugün hava güzel' dedi. Demir hemen ne demiş Orhan Veli 'Beni bu güzel havalar mahvetti' demez mi? Ben bile beklemiyordum böyle bir cevabı.

      Bugün Demir'le yine Orhan Veli'nin 'Gölgem' şiirini okuduk.


Bıktım usandım sürüklemekten onu,
Senelerdir ayaklarımın ucunda,
Bu dünyada biraz da yaşayalım,
O tek başına,
Ben tek başıma.

Fakat şiir içeriği hakkında çok konuşamadık. Okulundan kitap getirmiş. Çok uykusu geldiği için kitabı okumamı istedi. Kitap, Tübitak yayınlarında 'Uydular'. Şimdiki çocuklar böyle...

İnovasyon Şart

Bizim dilencilere buradan duyurulur: İnovasyon şart! Bu fotoğrafı Prag gezimizde çekmiştim. Bizim dilenciler kırmızı ışıkta atıveriyorlar kendilerini arabaların önüne. Kucaklarında zavallı minicik bebekler. Soğuk demiyorlar, rüzgar demiyorlar, biz nerede onlar orada. Minicik masum bebeklerin kullanılması hayırsever insanları sinirlendiriyor. Artık değişin. O masum çocukları kullanmayı bırakan. Bakın Prag'ta dilenci nasıl bir inivasyon geliştirmiş. Maket kullanmış. Belki de yeni fikirler peşinde koşarken benzeri bir maketi mesaiye bırakmış. Siz ise yıllardır aynı yöntemleri kullanıyorsunuz. Siz de kafa yorun biraz. Belki buna kafa yorarken artık dilenmek yerine çalışmayı akıl edebilirsiniz de bir dejavu sona erer.
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Anneler Günü

Anneler Günü yaklaşırken annesini kaybetmiş büyük çocuklar için yazmak istedim. 12 Mayıs Anneler Günü yaklaştıkça benimde üç yıl önce kaybettiğim anneme olan özlemim katmerleniyor. Özlemimi gideremediğimden midir neden evimizin yakınındaki küçük gölette alıyorum soluğu. Anlatıp üzmek istemiyorum kimseye anne özlemimi ama bir kurbağa vırakkkk diye sesleniyor.
- Hayırdır, düşüncelisin. Buradan görüyorum seni hep neşeliydin...
- Öyleyim, ama Anneler Günü yaklaşıyor ve ben üç yıldır annemin yavrum sen misin? sesini duyamıyorum.
- Olur öyle diyor...
- Hem sen neden soruyorsun ki...

Başlıyor bir karşılıklı sohbet. Oda annesini yeni kaybettiğini anlatıyor. Çok uzaktan bile duyunca annesinin sesini tanırmış. Çünkü annesinin sesi çok tatlıymış...

- Benimkinin de çok tatlıydı sesi..
Diyorum ve boğazım düğümleniyor. Devam edemiyorum.
- Çok mu özledin diyor.
- Çokkk.....
- Ben de diyor. Mezarlığa git o halde diyor.
- Gidemem uzakta, ancak yaz tatilinde diyorum.
- Sen ne yapıyorsun özlediğinde diyorum. Göletteki tüm anneleri annem gibi düşünüyorum diyor. Sonra başlıyor göletteki yaşamı anlatmaya. Kirlilikten dem vuruyor.
- Anne özleminden ne zaman geldin oralara diyorum. Hani ikimizde özlemiştik diyorum...
- Hiç oralı olmuyor. Sen neler yapıyorsun ? diyor.
- Sen bilirsin diyorum. Her şeyi biliyorsun ya...
- Anlat diyor.
- Ben de anlatıyorum. O anlatıyor ben dinliyorum, ben anlatıyorum o dinliyor.
En son annemi gördüğüm rüyamı anlatıyorum. Dinliyor fakat o konuşkan kurbağa sustu.
- Sahi kurbağalar rüya görür mü? diye bir boşboğazlık yapıyorum ve o güne kadar hiç duymadığım bir acı sesle...
- Ne güzel diyor sen hiç olmazsa anneni rüyanda da olsa görebiliyorsun diyor.
-Öyle...diyorum. Nasıl gölette dostluklar. diyorum.
- İyi diye başlıyor. O rüya konusunu unutana kadar hep onu dinliyorum. Başka bir boşboğazlık yapıp dostumu kaybetmek istemiyorum.

Hava serinliyor. Veda zamanı dost diyorum. İyi geceler diyorum. İyi rüyalar diyor. Hala unutmamış. Arkamdan sesleniyor seneye Anneler Günü yaklaşırken yine gelecek misin? diyor. Tabii ki...

Demir'in başucu kitaplarından

Sevgili anneler ve babalar,
 bu blogda amacım paylaşımda bulunmak. Sizlerin fikirlerini almak. Birbirimizle paylaşarak daha sevgi dolu, çevreye, insana, edebiyata, sanata, bilime duyarlı birey yetiştirmenin sorumluluğunu da paylaşabiliriz buradan. Ben ancak bir kum tanesiyim ve diğer kum taneleriyle birlikte geleceğimiz olan çocuklarımızı hayata hazırlarken onları insani değerlerle nasıl birlikte bezeyebiliriz bunun inancını paylaşmaya çalışıyorum. Çok bilindik ama birlikten neler doğmaz. Çocuk yetiştirmek uzun ve meşakkatli bir süreç. Ne yazık ki bu süreçte geriye almak, silmek tuşları yok. Çocuklarımıza çoğumuz rutin olarak kitap okuyoruzdur. Bunlar çoğunlukla öykü ve masal kitapları oluyor.  Okuduğumuz kitaplarla çocuklarımızın hayal gücünü zenginleştirmelerine katkı sağlayabiliriz. Ben dün gece Demir'e Mavisel Yener ve Aytül Akal'ın MAVİ AY adlı şiir kitabını okudum.
 

Çok güzel bir şiir kitabı. İçinde hayal gücünün imbiğinden süzülmüş çok hoş şiirler var.
 
 
Hele Demir ile Ay Nine şiirine bayıldık. Ay Alfabesi, Ay Pastası, Ay'da Lunapark, Ay'da Babam, Ay'da Annem, Ay'da Okul, Ay Uykusu...Hepsi hepsi çok güzel.

Çocuk gördükçe...

Demir ile gittiğimiz otomasyon fuarı sonrası Demir evde basit makine yaptı. Tabii ki ben de ona yardım ettim. Demir 5 yaşında ve hiç bir fen ve fizik dersi almadı. Bir gün onunla oynarken aşağıdaki malzemelerin bazılarını benden istedi.

MALZEMELER
İp
Oyuncak plastik golf sopası
Oyuncak tren rayları
Kalem kapağı

Benden ip istedi. Golf sopasının ortasına bir delik açmamızı istedi. Birlikte açtık. Sonra ipi içinden geçirip delikten dışarı çıkarmamız gerektiğini söyledi. Bunu da yaptık. İpin ucuna tren rayını bağladık. Diğer ucuna da kalem kapağını bağlayarak bir makara oluşturduk. Bunları o söyledi birlikte yaptık. Motor becerilerinin yetmediği noktada ben yardım ettim.

 
Görüldüğü gibi evdeki malzemelerden yapılmış bir basit makine örneği. Otomasyon fuarından hemen sonra yapıldı. Gitmesek yine de bunu yapar mıydı sizce? Bence çocukta yeni ufuklar açmayı yalnızca gittiği okulların tasarrufuna bırakmamak gerektiğini düşünüyorum. Çocukların makul çerçevelerde istediklerini yapmalarına fırsat sağlayalım. Eğitimi okul verir ama  biz evdeki eğitim sürecinin en önemli unsurlarıyız. Onlarla kıymetli zamanlar harcayarak anne- baba sorumluluğunun gereğini sağlarken bir taraftan da çocuğumuzun dünyasına giriyoruz. Bu dünyada onun nasıl düşündüğünü görebiliyoruz. Bazen çocuklarımız çok saçma bir şey de düşünebilir ama bu biz büyüklerin dünyasında saçmadır. Onlar içinse tecrübe edilerek öğrenilmesi gereken bir fikirdir.
 

Demir ile robot şenliklerinin ardından orada gördüğümüz merdiven çıkan robotun eve yansıması görülüyor. Eski oyuncak araba tekerleri, ısıtarak şekil verdiğimiz plastik çatallarla bize bir robot şekil transferi sağladı ancak bizimki merdiven çıkan robota benziyor ama henüz merdiven çıkamıyor. Bu gidişle Demir ile birlikte ben mekanikte öğreneceğim galiba.
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/

3 Mayıs 2013 Cuma

Sanayi WIN World Endüstriyel Otomasyon Fuarı'nın Ardından

Anne ve babaların çocuklarının ilgi alanlarını keşfetmeleri çok önemli. Ben oğlumun yapım ve inşaya, makineye, otomasyona ve robotlara ilgisinin olduğunu, oynadığı oyunlardan, çizdiği resimlerden, okumamı istediği kitaplardan yola çıkarak fark edebildim. Bu konuda bir gün okul rehber öğretmeniyle konuşurken bana onu fuarlara götürebileceğimi söyledi. Biz de Demir'le WIN EUROSIA Otomasyon fuarını görmek için Tüyap'a gittik. Fuar 21-24 Mart tarihleri arasındaydı. Biz Demir ile 24 Mart'ta gittik. Yazmakta biraz geç kaldım ama benim amacım çocuklarımızla onların ilgileri doğrultusunda farklı faaliyetler de bulunabileceğimizi anlatmak. Saat 11.00 da kapıdan ziyaretçi kartlarımızı alarak giriş yaptık. Demir hiç vakit kaybetmeden firmaların ürünlerini incelemeye başladı.

 
Demir burada endüstride kullanılan bir döndürücü makineyi inceliyor. Döndürerek üretilen ürünlerde kullanılıyormuş. Ben pek bu konulardan anlamıyorum ama küçük adam, mühendisleri sorularıyla şaşırtıyor. Onlarda sabırla Demir'in bütün sorularına cevap verdiler. Buradan onlara tekrar teşekkür ediyorum.
 
 
Demir uzunca bir zaman bu makinenin dönüşünü izliyor ve hatta açma-kapama düğmeleriyle çalıştırıp durduruyor. Burada bütün merakını giderdikten sonra yoğurt doldurma makinelerinin başına gidiyoruz.
 
Burada görüldüğü gibi çok saygıdeğer mühendisimiz soru yağmuruna tutuluyor. Demir 'e makinenin nerede, nasıl kullanıldığını çok güzel anlatıyor.

 
Anı olarak Demir'e yoğurt kasesi veriyorlar. Demir bunu hala saklıyor. Gezdiğimiz firmaların stantlarındaki görevli arkadaşlar Demir'e şeker, çikolata vb. ikram etmek istiyorlar. Ama Demir istemiyorum bana şu makinayı anlatır mısın? diyor. Onlarda gülüyorlar ve çok yardımcı oluyorlar.

 
Her makinenin başında oldukça uzun zaman geçiriyoruz. Ben sıkılıyorum ama bu küçük adam sıkılmıyor. Ne kadar kaldığımızı tahmin bile edemezsiniz.

 
Yine Demir sanayide kullanılan bağlantı aksamlarını inceliyor. Bunların nerede kullanıldığını öğreniyor.
 
Buradan ev güvenlik sistemlerinin sergilendiği bir bölümdeyiz. Hangi güvenlik sistemleri ile donatıldığını öğreniyoruz.

 
İşte Demir'in en uzun kaldığı yer. Bu robot, otomasyonda kullanılıyor. İlaç sektöründe ilaçların dizilimini yapıyor. Bu robot siyah, yeşil ve kırmızı pulları yan yana, alt alta çeşitli kombinasyonlarda, programlar doğrultusunda diziyor. Demir kendisinin de bu robottan yapmak istediğini söylüyor. Ben de her anne gibi büyüyünce oğlum, mühendis olursun yaparsın diyorum. Ben mühendis olmadan şimdi yapmak istiyorum diyor.
 Tam tamına 5 saat geçiriyoruz fuarda. Yıldız Pompa, Demir'e pasta ,fındık ve meyve suyu ikram ediyor. Ama Demir neredeyse oradaki bütün ürünler hakkında bilgi aldıktan sonra ancak ikramları kabul ediyor. Oğlum Demir ile her yer ve her şey çok güzel.
http://kumtanesiyiz.blogspot.com/